Vücudun çalar saati: Biyolojik ritim

Her insanın biyolojik bir ritmi bulunuyor. Kişiden kişiye farklılık gösteren biyolojik ritim bedensel olayları başlatan bir çalar saat gibi çalışıyor. Bozulması ise pek çok sağlık sorununa davetiye çıkarıyor.

İnsan vücudu tıpkı bir saat gibi belli ritim içinde çalışıyor. Beden sağlığı ve ruh sağlığı açısından vücuttaki kimyasal olayların belirli bir ritme uyması gerekiyor. Ritimdeki en ufak bir aksaklık sağlık sorununa sebep oluyor. Vücudun her şeyi yerli yerinde yapabilmesi ve sağlıklı olması için biyolojik saatin düzgün çalışması gerekiyor. Çünkü insan vücudunun günlük fizyolojik, biyolojik ve sosyal davranış uyumundan biyolojik ritim sorumlu.

İnsan vücudunun günlük fizyolojik, biyolojik ve sosyal davranışlarındaki uyumundan biyolojik ritmin sorumlu olduğunu söyleyen Prof. Dr. Domaç, “Biyolojik ritim sirkadiyen ritim olarak da adlandırılır. Biyolojik ritim gece-gündüz, yaz-kış gibi çevre koşullarından etkilense de çoğunlukla bu koşullardan bağımsız olarak çalışır. Tanımlanmış bazı genler de sirkadiyen ritmin oluşumunda önemli” diyor.

Prof. Dr. Domaç, “Biyolojik ritm çevreyle uyum içinde yaşayabilmemiz için bir dizi bedensel olayı başlatan çalar saattir ve kişiye göre değişiklik gösterir” vurgusu yapıyor ve devam ediyor:

“Her insanın gün içinde hangi saatlerde uyumaya meyilli olduğunu ifade eden bir kronotipi vardır. Sabahçıl kronotipine sahip olan kişiler sabah erken kalkar, akşam erken yatar. Hem fiziksel hem de zihinsel açıdan gün içinde daha verimlidirler. Akşamcıl kronotipine sahip olanlar ise verimlilikleri gün sonuna doğru artan, geç kalkıp geç yatan kişilerdir.”

Vücut işlevleri belli saat dilimlerine göre değişiklik gösteriyor. Örneğin zihinsel açıdan en verimli olunan saatlerin sabah 10.00, öğleden sonra 14.00 civarı olduğu belirtiliyor. Egzersiz için ise biyolojik saate en uygun dilim 16.00-17.00 arası.

Beyin dahil olmak üzere neredeyse tüm organların kendine ait biyolojik ritimi bulunuyor. Bunlar iç kaynaklı (endojen) bir uyarıcı tarafından senkronize oluyor. Bu iç kaynaklı süreçlerin beyindeki biyolojik saat ile düzenlendiğini belirten Prof. Dr. Domaç, şunları anlatıyor:

“Biyolojik ritim sayesinde beyinsel aktiviteler, kalp atışı ve kalp basıncı, böbrek aktivitesi, hormonların üretimi ve salınımı, metabolizma, bağışıklık sistemi ve vücut sıcaklığı düzenleniyor. Bu senkronizasyonun orkestra şefi 'suprakiazmatik çekirdek' denilen, beynin orta kısmında (hipotalamus) sol ve sağ alt bölgesinde simetrik olarak bulunan ve gözlerimizin yaklaşık 3 cm arkasında yer alan ve bir nevi saat görevi gören bölge. Bu çekirdek sayesinde vücuttaki dokular hem kendi biyolojik ritimlerini koruyabiliyor hem de eş zamanlı çalışıyorlar.”

Sirkadiyen ritmi bozulmadan yaşayan kişilerin öğrenmelerinin daha kalıcı, bağışıklık sistemlerinin daha güçlü, hormon dengelerinin daha sağlıklı olduğu biliniyor. Yine depresyon riskinin azaldığı ve kilo artışına yönelik de dengeli bir yaşamları olduğu gözleniyor.

Peki, nasıl oluyor da bu saat gibi işleyen sistem bozuluyor? “Sirkadiyen ritim bozuklukları uyku-uyanıklık ritminin bozulduğu durumlardır. Uyku-uyanıklık ritmi içsel ve dışsal döngüler arasındaki dengesizliklere bağlı olarak devamlı veya tekrarlayıcı tarzda bozulmaktadır” diyen Prof. Dr. Domaç önemli bir uyarı yapıyor:

“Biyolojik saati etkileyen en önemli faktör ışık. Televizyon, telefon, bilgisayar gibi elektronik cihazlardan yayılan ışık sirkadiyen ritmin bozulmasında ana faktördür. Uyku hormonu olarak da bilinen melatonin, sirkadiyen ritmimizi etkileyen bir diğer faktör. Melatoninin salınımı 21.00-22.00’de başlar. Gece 02.00-03.00’e kadar en aktif olduğu saatlerdir. Gece ışığa maruz kalmak melatonin seviyesinde düşmeye neden oluyor. Normal şartlarda, uyku, sirkadiyen ritim ve sosyal ritim uyum içerisinde. Bu uyum yeterli düzeyde ise gece yeteri kadar dinlendirici ve derin uyku uyunur. Gündüz de maksimum uyanıklık yaşanır.”

Tabii tek neden bu değil... Yemek ve çalışma saatlerinin düzensiz olması, gün içinde çay ve kahve gibi içeceklerin fazla içilmesi veya geç saatlerde içilmesi de düzeni bozuyor. Mavi ışık ve elektromanyetik dalgalar yayan cihazların fazla kullanılması, sık seyahat etme ya da katarakt gibi nedenlere bağlı olarak ışık uyaranının azaldığı durumlar sirkadiyen ritmi olumsuz etkiliyor.

Sirkadiyen ritimde meydana gelen değişikliklerin nelere sebep olduğunu ise Prof. Dr. Domaç şöyle açıklıyor:

“Kişisel uyku-uyanıklık döngüsü ile 24 saatlik sosyal ve fiziksel çevre arasındaki dengenin bozulmasına neden olarak tekrarlayıcı veya uzun süreli uyku ritminin bozukluğu ile seyreden hastalıklara yol açıyor. Yine diyabet, obezite, depresyon ve kalp gibi hastalıkların oluşmasına ve ilerlemesine de neden olabiliyor.”

Neyse ki sağlık için sorun yaratan sirkadiyen ritim bozukluklarının tedavisi yapılabiliyor. “Bunun için ilk adım yaşam tarzında değişikliğe gidilmesi ve uyku hijyeni kurallarının uygulanması” diyen Domaç, sözlerini şu şekilde tamamlıyor:

“Uyku ve uyanıklık periyotlarının planlanması yapılarak hastanın programa uyması sağlanmalıdır. Sirkadiyen ritim bozukluğunun türüne göre gerekirse ışık tedavisi veya uykuyu düzenlemek ve uyanıklığı sağlamak amacıyla ilaç tedavileri öneriliyor.”

© 2019 Mutlu Akü. Tüm hakları saklıdır.

© 2019 Çelik Akü. Tüm hakları saklıdır.

© 2019 Povver Akü. Tüm hakları saklıdır.